Şeyma Gür
Bu sabah gözümü 60 yaşında biri olarak açtım dünyaya. Tevellüd 1960, yaş 60.
Ömür ağacımın altmışıncı dalından bildiriyorum:
Rabbim bu 60 yıl boyunca bana her gün nefes verdi, rızık verdi, yürüttü, söyletti, sevdirdi, hep gördü, gözetti, Rububiyeti ile evirdi, çevirdi, halden hale koydu beni. Sayamayacağım, idrak edemeyeceğim kadar çok nimetlere gark etti. Ben farkında olsam –olmasam rahmetiyle sardı sarmaladı dâima.
Dile kolay, 60 yıl tırmaladım tırmaladım, sonunda şunu öğrendim. Şükür ve sabır kadar hayatı güzelleştiren bir şey yok! Musibetler, nimetlerin kardeşi olduğu gibi, sabır da şükrün kardeşi imiş. Allah’ın lütfu, açık nimetlerde açıkça gözükür, örtülü nimet olan musibetlerde gözükmesi ise biraz emek ve zaman istermiş. Netice ise hep güzellikmiş.
Bir de niyet.
Ben böyle gördüm.
Bazen oldu acıdaki lezzet ve nimet tatlıdakinden kat be kat fazla idi. Zira asıl lezzet, gerçek nimet, Allah’ın yakınlığını hissetmekmiş. Yana yakıla Rahman ve Rahim olan Allah’ın kapısına koşturan musibete rahmet okudum. Ona musibet denmez, isme yazılı ikram bildim.
Hep çok acizmişim ve pek çok kusurlu. Fakat anlamak hiç kolay olmadı. Acz ve fakrımı görmek nispeten mümkün ama kusurlarımı itiraf etmek hep en zoru oldu. Nefis hep kendini müdafa ediyor, sürekli kendini temize çıkarıyordu çünkü. Ama seneler geçtikçe nefsin foyası ortaya çıktı. Kendim başta, hiçbir şeye hakiki sahip olmadığımı anlamam ve kusurluluk halimi idrak edebilmem, elimdeki en güçlü araçlarmış; mahiyetimi ve yaradılış gayemi anlamam için.
Bunu görünce yol bir parça aydınlandı.
60 yıl boyunca uğraştım; ne nefsime ne kimseye söz geçiremedim. Nefsim de, herşey de, herkes de, Allah’ın kudret elinde imiş. Gelenler Ondan gelirmiş, gidenler Ona gidermiş.
Çok hatalar yaptım bu yıllar boyunca. Nefsimden başka kimseyi suçlayamam. Nefsimden gördüğüm kötülüğü kimseden görmedim. Ama Rabbim bana tövbe kapısını ardına kadar açtı. Yeise düşmeme izin vermedi. Şu hadisi çok sevdim:
“Bir kimse istiğfarı dilinden düşürmezse Allah ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir sevinç yolu gösterir ve onu ummadığı yerden rızıklandırır.” (Ebu Davud, Vitr:26)
Bu müjdenin sayısız kez tahakkuk ettiğini yaşayarak gördüm. İstiğfarı bir ilaç gibi her derdimde istimal ettim, derman buldum.
Ben en çok tövbe ederek Rabbimi takdis etmeyi sevdim.
Güzel şeyler de yaptım. Önceleri temellük ettim onları; benden sandım.
Hiç değilmiş!
Bütün iyilik ve güzelliklerin, Rabbimin hesabına yazıldıklarına iman ettim. Üzerimde gözüken iyiliklerin zâtımda zâti olmadıklarını bildim. Bütün zerrelerimle La havle velâ kuvvete illa billah dedim. İyiliklere muvaffak olmak ve kötülüklerden kaçınmak ancak Allah’ın yardımıyla imiş.
Seneler ilerledikçe Hasbunallah (Allah bana yeter) demenin hakikatini idrak ettim. Allah her seferinde yetti. Kuluna Allah yetmez mi? Bu itminandan uzaklaşmak, felaketti, yaklaşmak saadetin ta kendisi.
Bütün hayat serüvenim, Rabbimin rahmetini, hikmetini, adaletini velhasıl Esma’sını keşfetmek içinmiş, anladım. Esma’ya yolculuğumun sonsuza kadar devam etmesini diledim. Rabbim bende neyi görmek ve göstermek istiyorsa onu tahakkuk ettirsin, istedim.
Önceleri hayatım benim sanıyordum, kendim için sanıyordum. Hayatımın merkezindeydim. İyiler, iyilikler bana göre iyi, kötü ve kötülükler bana kötü ise kötüydü.
Sonra usulca kenara çekildim.
Her şey Allah içindi oysa. Deveran Onun için dönüyordu, Onun adıyla dönüyordu. Büyük işler dönüyordu. Çoğunu anlamıyordum. Ben sadece ücretli bir miskindim. Ücretimi bi tamâmiha aldım. Hiç hak dava edemem; fazlasını da aldım. Âhiret yurdu için beklediklerimi ise, Rabb-i Rahim’imin fazl ve kereminden, sonsuz cömertliğinden ve rahmetinden umuyorum.
Yaşadıkça Allah’ın verdiklerine de razı oldum, vermediklerine de. Çünkü yaşadım ve gördüm: Nimet bildiklerimi vermesi imtihanmış, vermemesi ise hikmetmiş, rahmetmiş. Zerre misal teslim olmaktan rahatı yokmuş.
Ve şimdi altmışıncı yaşımda vaad-i İlahiye istinaden bir imtiyaz kazandım:
“Hadis-i şerifte vardır ki: Altmış yetmiş yaşlarında ihtiyar bir mü’min, dergâh-ı İlâhiyeye elini kaldırıp dua ederken, rahmet-i İlâhiye onun elini boş döndürmeye hicab ediyor.” 26.Lem’a
İmtiyazımı bolca kullanmaktır niyetim; yolun sonuna kadar…