EMİNE DEMİRTAŞ SİRKECİOĞLU
Geçenlerde çok sevdiğim birine, “Senin hatırına çiğ tavuk yiye yiye bünyem pişmişini reddedecek artık” dedim, karşılıklı gülümsedik. O da, ben de biliyorduk ki, birbirimiz için daha çok çiğ tavuk yeriz, sindirmesini de biliriz evvelallah.
“İnsan sevdiği için neler yapar?” diye soruyorum uzun zamandır kendime.
Neler neler yapmaz ki!
Hele sevdiği ile uzun zaman çok şey paylaşmışsa, beraber gülüp beraber ağlamışsa, kaderin o birliktelik için ördüğü ilmekleri her gün daha çok fark edip “seçilmişliği” hissetmişse, ihtimaller denizinden oltasına takılan “ihsan”ın o olduğunu görmüşse, o sevgi giderek artar ve uğruna neler verilmez ki!
Anne, baba, eş, dost, evlât, torun… Neler neler alır bu sevgi denizi içine!
İnsanın yüreği sevgi ile dolmuşsa içine alınmayacak hiçbir şey yoktur.
Taştan, topraktan… dağdan, bayırdan… buluttan, güneşten… yıldızdan göklere kadar… Hepsi ve içindekilerle beraber bu sevginin içine girebilir.
“Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. İşler, dönüp dolaşıp Allah’a varır.” (Âl-i İmran, 3:109.)
“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır ve Allah her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şey O’nun ilim ve kudretinin dışında kalamaz).” (Nisa, 4:126.)
Herşey Onun, herşey onun yaratması ve rahmetiyle ortada.
O halde, beni ve sevdiğim herşeyi, benim seven kalbimi ve kalbimin içindeki sevgiyi yaratan O.
Bana sevmeyi öğreten annemi-babamı, onlara sevmeyi öğreten İslâmiyeti, İslâmiyeti insanlığa öğreten Peygamberi, bütün taşa-toprağa, inse-cinne Peygamberi kim tanıtttıysa, sevdirdiyse işte sevginin hakiki sahibi O. Sevilmeye en lâyık olan O. Hatırına bütün dünya terk edilebilecek, uğruna herşey feda edilebilecek O.
Hatırların en büyüğü, en lâyığı, en mükemmeli…
Ve insan.
Onda fani olabilecek tek varlık o:
İnsan.