Hatice Binnur Avan Demircioğlu
Ellerim donardı. Parmaklarım sızlardı. İki üfleyip bir ovuşturdu mu dağılırdı damarlardaki kan.
Kırk taklada ustaydım. Onar onar bölüşürdük zaten genellikle taklaları ablamlarla. Kırkıncısında kapardım izni.
Ah kar! Ah sen ne beyazsın ne berraksın! Gece bile odamı aydınlatansın. Pamuk musun yoksa şeker mi? Gerçekten sert misin soğukluğun kadar yoksa sen yumuşak mısın kocaman bir kütle kafama fırlatılınca içimi ısıtacak kadar.
İzni kopardım. Kahverengi atkımı kaptım. Ah eldivenler. Bir türlü parmaklarımı koparamıyorum birbirinden. Orta parmak iki tane almıyor baş parmağa iki parmak pekâlâ yerleşiyor ama biri boş kalıyor, of olmuyor olmuyor!
Annem…
Parmakları eldivene yerleştirmede usta. Parmaklarımın arası açıldı mı birden kayarak geçiverirdi kılıfına. Kat kat kalıplar içinde artık ben bir robottum. Annemin kumandası ile gideceğim yerleri, atacağım taklaları, basacağım yolları, döneceğim saati hafızama kaydettikten sonra iş başına.
Belki en kısa olan hava olayı idi yaşanan bir sene içerisinde. Hep öyle değil mi zaten az olan özlenir, kıymeti gidince bilinir.
Bu kez öyle olmamalıydı. Kıymetini her zerremle hissetmeli… Çok yuvarlanmalı, bol kaymalıydı. Takla hakkımı izin koparmakta kullanmıştım ama hakkıyla hakkını vermeliydim attığım taklaların attığım kartoplarıyla. Ağzım burnum donarcasına, üstüm başım bembeyaz olup da gözlerimden başka bir şey benden kalmamacasına kadar karla çevrilmiştim yine.
Ah ne dondum yine! Nasıl çözülecektim? Ağlaya ağlaya o eldivenleri çıkardım, kaskatı olan atkımın kendine gelmesini seyrediyordum sobanın üstünde tıpkı kıpkırmızı olan parmaklarımın kendine gelişine şahit olduğum gibi.
Babam…
Her bir kar tanesini ayrı bir melek indirirmiş ve her bir kar tanesini indiren meleğin tek görevi o kar tanesini indirmekmiş…
Daha sonra defalarca dinledim babamdan:
“Meleklerin bir kısmı küçücük olarak yağmur ve kar katrelerine binip san’at ve rahmet-i İlâhiyeyi kendi dilleriyle alkışlıyorlar.”
Burayı her okuyuşunda babam gökyüzü bir düğün yeri, kar taneleri düğündeki konfeti, her bir kar tanesi melek, melekler, karlar…
Vay be dedim sayısızca melekle kucaklaştım bugün. Rabbimin mucizesi yağdı üstüme
Kısa karın kârı dedim o anlatırken ben onu dinlerken bir yandan içimden.
Kısa karın kârı dedirtti babamın anlattıkları, her kar yağışında melekler ile yağdırdıkları…