HATİCE BİNNUR AVAN DEMİRCİOĞLU
Yaz bitti, güneş vakti geçti. Çiçekler istirahate çekildi. Deniz silkelendi, yazdan kalan son dalgasıyla tüm kalabalığından kurtuldu. Bulutlar renk değiştirdi. Renk değişti, soluk olanı yolda, canlı olanlarıysa solmakta. Ağaçların kokusu azaldı, tazeler bayata dönüştü.
Suskunluk vakti, sessizlik zamanı. Yeşiller yavaş yavaş sararmaya başladı, sarılar da kurumaya. Ve ardından kuru yapraklar da ufalanacak, rüzgâr gelip savuracak oraya buraya. Deniz celâllenecek, dalgalanarak kabaracak. Kupkuru olan ağaçların gövdesi çorak toprak üzerinde bunalacak. Sonra sarı, yeşil kaybolacak beyazların altında. Renklerden beyaz vakti gelecek bu sefer sırayla. Çorak toprak sulanacak önce rahmetle, sonra rahmet coşacak beyazıyla. Deniz kokusu karışacak balık kokusuna. Geriye dönecek tohumlar, üşüyecek bitkiler, donacak belki de sular, kırılgan bir kırağı olacak. Sonra sıcak yetişecek soğuğun imdadına.
Güz durgun, güz solgun. Durgunluğunda çok ses gizli güzün, solukluğunda gizlediği çok tonu var. Ayrıldığında rehavetli, güneşli günlerden zaman, güz çok çalışkan sakladığı çiçekleriyle, döktüğü yapraklarıyla devridaime çalışırken. Hazan tadilât zamanı sanki, kışsa tadilâtın yorgunluğunu, tozunu cilalayan, bir dahaki baharı adeta paket olarak hazırlayan.
Herşey göründüğü gibi değil. Güz göründüğü gibi hüzün değil. Yorgun düşen yazın sükûnet buldugu sığınağı belki, belki de solgun simasında dinginlik arayanlar çok sey buluyor.
Kış yolun sonu değil, renklerin beyazda tükenişi değil. Beyazda renklerin hepsi saklı. Baharda açılacak paketi, çıkacak içinden renklerin en güzelleri. Sonra rengine göre kokusu, kokusuna göre lezzeti… Paket içinde paket, sürpriz içinde sürpriz sunacak baharıyla. İlk bahar bir birikim sanki, sanki bir patlama. Duramaz ya mısırlar sıcak basınca, ard arda patlar ya, bahar da dondurucu soğuğun çözülmesiyle sakladıklarını daha fazla tutamayacak, içindekilerini işte böyle coşkuyla sunacak.
Sonra meyve zamanı, sonların en güzeli, bereket zamanı. Yaz sanki tekne kazıntısı, mevsimlerin en şımarığı.
Aslında ne kış son, ne güz yas. Ne bahar yeterli tek başına, ne yaz tek en keyiflisi hepsinden.
Kışlar yaz için, yazlar kıştan ötürü… Baharlar yazların dinlenme tesisi… Hiçbiri birbirinden gayrı değil, hepsi birbirinin içinde saklı. Yaratan’ın zerrelerimize kadar armağanı.