TUBA YÜCE
Yine bulutlar. Yine İstanbul. Aynı şehir, aynı semâ, fakat bu defa emir farklı. On dakikada şehrin altını üstüne getirmek değil, birer rahmet müjdecisi olarak şehrin üstünde resmigeçit yapmak ve sevimli, mûnis resimler vermek.
Zemin ile âsumân ortasında muallâkta durdurulan bulut, gayet hakîmâne ve rahîmâne bir tarzda zemin bahçesini sular ve zemin ahalisine âb-ı hayat getirir ve harareti, yani yaşamak ateşinin şiddetini tâdil eder ve ihtiyaca göre her yerin imdadına yetişir. Ve bu vazifeler gibi çok vazifeleri görmekle beraber, muntazam bir ordunun acele emirlere göre görünmesi ve gizlenmesi gibi, birden cevvi dolduran o koca bulut dahi gizlenir, bütün eczaları istirahate çekilir, hiçbir eseri görülmez. Sonra, “Yağmur başına arş!” emrini aldığı anda, bir saat, belki birkaç dakika zarfında toplanıp cevvi doldurur, bir kumandanın emrini bekler gibi durur.
— Âyetü’l-Kübrâ