ŞEYMA GÜR
Bugünlerde, toprak altında, neşvünemâ bulacağı günlerin hayâli ile mutlu mesut zikretmede olan tohumun bir ziyaretçisi olmuş. Hani şu bizim, meşhur “tabiatperest, esbabperest ve müşrik gibi umum ehl-i şirk ve küfrün ve dalâletin vekili olan şahs-ı farazî.”[1]
Zerreden, şemsden, hücreden v.s. yediği tokatlar yüzünden çok perişan olan ve gururu fena incinmiş bulunan, kerâmeti kendinden menkul vekil efendi, belki bir güven tazelemesi mümkün olur ümidiyle tohumcuğa sataşmaya gitmiş. Hiç de inandırıcı olamayan titrek bir sesle ama kuyruğu dik tutmaya çalışarak, “Sana rab olmaya geldim” demiş.
Önce şaşıran tohumcuk, bu densizin şöhretini duymuşmuş meğer. “Hah işte eğlence başlıyor” diye kolları sıvamış ve sormuş:
“Sen” demiş ”kimi temsil ediyorsun?”
En çok güvendiği müvekkilini öne sürmüş şeriklerin vekili:
“Sebepleri.”
Tohum “Bismillâh” deyip başlamış;
“Senin sebep dediğin şu bağrında yattığım toprak, beni tatlı tatlı ısıtan güneş ve bana ab-ı hayat olan su ise, onlar seni çoktan azletti. Dostlarım onlar benim. Zikir arkadaşlarım. İşlerine de çok titizdirler. Yüklendikleri vazifeleri mükemmelen yaparlar. İhtiyacım olan herşeyi Allah’ın emriyle bana yetiştirirler. Ama asla hadden aşmazlar. Bende ince kader kalemi ile yazılmış yazıyı okumasını bilmediklerini bilirler. Ben çatlayınca neye dönüşeceğim, kaç metre yaprak dokuyacağım, ne renk çiçek açacağım, hangi meyveden kaç ton vereceğim? Onlar bilmez. Hattâ ben de bilmem. Onları da istihdam eden, beni de çatlatıp yaran Rabbim bilir ancak! Çünkü yazıyı yazan Odur. Deşifre eden de Odur. Sen en iyisi kendini feshet!..”
Gazetelerde yer almayan bu tartışmayı duyanlar duymuş. Söylendiğine göre şeriklerin vekilinin morali çok bozukmuş. Ama inat değil mi; sürünerek de olsa ortalıkda gezinip duruyormuş. Kendi gibi şaşkın, gafil bazı insanlarla moral bulmayı ümit ediyormuş.
Tohumcuk ise harıl harıl yeryüzünde şenleneceği, şenlendireceği günlerin hazırlığı içindeymiş.
Kendisini ve bize izn-i İlâhi ile getireceği hediyeleri merakla ve heyecanla bekliyoruz.
[1] Bkz. Otuz İkinci Söz, Birinci Mevkıf.
Bak şu tohuma hele maşallah
Minik tohumdaki büyük cesarete ve kendini yaradan rabbine olan güvenine ve hazır cevap oluşuna ve kuvvetli mantığına bayıldım.