ŞEYMA GÜR
Hesap günü amel defteri solundan verilen kimse, tutulup Cehenneme atılmadan hemen önce ölümüne pişmandır:
“Malım bana hiçbir fayda vermedi.”(Hakka: 28).
Eline mal geçmiş. Onunla nice yararlar sağlayabilirmiş, hattâ bire bin kazanabilirmiş. Hayır hasenat zengini olabilirmiş, ama olamamış! Tabir câiz ise, malı ile kurtuluş vesikası ve ebedî saadet satın alabilirmiş, ama yanlış yatırımlar neticesinde iflâs etmiş!
Hüsran! Ziyan!
Düşündüm…
Bu cümlenin başka versiyonları da olabilir:
“Aklım vardı. Tıkır tıkır çalışıyordu. Ama ben onu şeytana sattım. Aklım bana hiçbir fayda vermedi.”
“Çok zaman sağlıklı yaşadım. Gücüm kuvvetim yerindeydi. Neler yapabilirdim, yapmadım. Sağlığım bana hiçbir fayda vermedi.”
“Allah bana uzunca bir zaman vermişti. Pek çok güzel işler sığdırabilirdim bu zamana. Ama zaman sermayemi boş işlere yatırdım. Ömrüm bana hiçbir fayda vermedi.”
“Dilim bana hiçbir yarar sağlamadı. Oysa güzel konuşabiliyordum. Hak söyleyebilirdim. Güzel sözlerimle süsleyebilirdim âlemimi. Allah’a yükselebilirdi onlar. Güzel işlerim de onlara eşlik ederdi. Söylemedim. Sözlerim aleyhime delil…”
“Kalbimle akledebilir, muhabbete lâyık olanlara muhabbet edebilirdim. Muhabbetim beni iyilere yoldaş edebilirdi, onlarla birlikte haşrolabilirdim. Ama ben, âlemlerin râbıtası o güzelim duygumu çar çur ettim. Beni tanımayan, tanısa da aldırmayan, aldırsa da faydası olmayan maşuklara gömdüm. Kalbimi işletebilirdim, bilâkis çürüttüm. Kalbimin bana hiçbir faydası olmadı!”
Ah! Ebedî hüsran, ebedî pişmanlık! Allah korusun!..
Allahım, kendimizi ve emanetimize verdiklerini yerli yerinde kullanmak da ancak Senin yardımın iledir.
Bizi bize bırakma! Yardım et!
La havle velâ kuvvete illa billâh!