Hadis-i şerifler hakkında kafaların çokça karıştırıldığı bir zamanda, temel hadis kaynaklarına dair Bediüzzaman’ın bize hatırlattığı bir ölçü hepimizin yüreğine su serpiyor.
Bu ölçü, yüzyıllardır ümmetin takip ettiği ve onunla doğru yolu bulduğu bir ölçüden başkası değil. Sadece, zamanımızın şamatası arasında biz bunu kolay kolay hatırlayamaz olmuştuk.
“Mu’cizât-ı Ahmediye” adını verdiği On Dokuzuncu Mektup boyunca, Bediüzzaman Said Nursî, hadis usulünde yerleşmiş ve yüzyıllar boyunca İslâm âlimlerine yol göstermiş olan pek çok önemli gerçeği, yer yer herkesin anlayabileceği bir lisanla bize ders veriyor.
Bu bahislerden birinde, temel hadis kaynaklarının nasıl bir titizlikle vücuda getirildiğine işaret ettikten sonra, o kitaplardan birinde, meselâ Buharî’de bir hadis-i şerif görmenin ne anlama geldiğini, son derece kesin ve net bir ifade ile bize anlatıyor. İşte o cümleler:
Malûmdur ki, yedi-sekiz urgan toplansa, kuvvetli bir halat olur. Binaenaleyh şu en meşhur sıddıkîn-ı Sahabeden, böyle müteaddit tarîklerle ihbar edilen şu mucize-i şeceriye, elbette tevatür-ü manevî kuvvetindedir; belki tevatür-ü hakikîdir. Zâten Sahabeden sonra Tâbiînin eline geçtiği vakit, tevatür suretini alır. Hususan Buharî, Müslim, İbn-i Hibban, Tirmizî gibi kütüb-ü sahiha; tâ zaman-ı Sahabeye kadar, o yolu o kadar sağlam yapmışlar ve tutmuşlar ki, meselâ Buharî’de görmek, aynı Sahabeden işitmek gibidir.
Tevatür: Haberin en kesin derecesi. Yalan üzerinde birleşmelerine hiçbir surette imkân ve ihtimal bulunmayan topluluk (veya topluluklar) tarafından nakledilen haberdir.
Tevatür-ü manevî: Birbirinden farklı hadiselerden yahut farklı ayrıntılardan bahseden, ancak belirli bir konuda birleşen haberlerin mertebesi. Yukarıdaki pasajda sözü edilen “ağaç mucizesine” dair birçok hadis vardır; bunlardan bir kısmı farklı vak’alardan söz etmekle birlikte, hepsi birden, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm’ın ağaçlarla ilgili olarak mucize göstermiş olduğu gerçeğinde birleşmekte ve bu hususta bir manevî tevatür teşkil etmektedirler.