ŞEYMA GÜR
Rahmetli Abdurrahman ağabeyim, üniversite başlamasıyla birlikte Nurlarla ve Nurcularla tanıştığında çocuktum. Üniversiteden eve ilk dönüşünde elinde Risaleler, ruhunda büyük bir coşku vardı. Benden iki yaş küçük olan dayımın oğlu da o sıralar bizim evdeydi. Ağabeyim bizi karşısına oturtur, uzun uzun Bediüzzaman’ı anlatır, Risalelerden okurdu. Hayran hayran dinlerdik. Öyle aşkla anlatırdı ki…Adeta ağabeyimin kalbinden sıçrayan muhabbet kıvılcımları bizim kalplerimizi tutuştururdu.
Zaman zaman ağabeyimin şehir dışından Nurcu misafirleri olurdu. Ağabeyim onlara çok değer verir, pervane olurdu. Annem ve ben yanlarına girmez, yemekleri hazırlar tepsi ile içeri verirdik. Ağabeyim onlar geldiğinde o kadar mutlu olurdu ki deli gibi merak ederdim. İçerde neler konuşuyorlar, nasıl ders yapıyorlardı?
O yıllardan hatırladığım, Nurcular arasında büyük bir muhabbet ve samimiyet olduğuydu.
Bu sabah İİKV’nin düzenlediği kahvaltılı aile dersinde o günlerdeki muhabbeti hatırladım. Önce hanımlar üst katta, beyler alt katta olmak üzere tatlı sohbetli kahvaltılar yapıldı. Üç dört nesil bir aradaydı. Dedeler, nineler, çocuklar, gençler ve torunlar. Risale-i Nur müştereğinde rahatlıkla bir araya gelmiştik. Uzun zamandır görüşmeyen tanıdıklar buluşmuştu. Her ayın müdavimleri de vardı, ilk kez gelenler de. Ama sıcacık bir muhabbet ortalığı kaplamıştı.
Sonra da toplantı salonunda Aziz Üstadımızın sevgili yadigârı, hafızasına, muhakemesine, nüktedanlığına, samimiyetine, sevimliliğine hayran olduğumuz Fırıncı ağabeyden Risale dersi dinledik. Onu dinlerken düşündüm. Fırıncı ağabeyi tanıyıp da sevmemek mümkün olabilir mi? Esma-i Hüsnaya ne güzel bir nokta-i mihrakiye!
Eskiden Fırıncı ağabeyi ve diğer ağabeyleri bizzat dinlemek biz hanımlar için bir hayaldi. Nasıl da merak ederdik oysa. Kitap evet ama insandan insana feyiz akışını azımsamayın. Allah’a bin şükür. Her biri Risale-i Nur edebiyle müeddeb hanımlar, yanlarında çocukları, salonun arka tarafında Nur dersilerini ağabeylerinden de dinleme imkanına sahipler artık.
Resulullah’ın uygulamasında da böyle idi. Hanımlar Resulullah’ın mescidinde arka tarafta, hattâ arada perde v.s. olmadan cemaate iştirak ederlerdi. Soruları varsa sorarlardı. Resulullah namazın bitiminde yanlarına gelir, onlara nasihat ederdi.
Bana nasip olmadı ama Hz. Üstadın talebelerinden Birinci ağabeyin hanımlar dersine ne kadar önem verdiğini, hanımlara yaptığı derslerde yaptığı namaz vurgusunu arkadaşlarım anlata anlata bitiremiyorlar.
İİKV önemli bir şey yapıyor. Hem Nur talebelerini bir muhabbet halkasında buluşturuyor, hem hanımların çok müştak oldukları dersleri ağabeylerinden de dinlemesine imkan sağlıyor, hem de çocuklarımızın ruhlarının şekillenme hengâmında bu atmosferi solumalarını mümkün kılıyor.
Bu kahvaltılı derslerde Resulullah’ın sünnet-i seniyyesini ihyâ eden çok şey var, sünnete mugayir bir şey ise hiç yok.