ŞEYMA GÜR

Ünlü Hadis âlimi Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, İİKV’de Hz. Peygambere ümmet olmanın bilincini anlattı.

Vakfın “Sünnetle Yaşamak” adı altında başlattığı programların birincisinde konuşan Prof. Çakan, ümmet olma bilincinin vazgeçilmez şartlarını (1) Sünnete uymak, (2) ümmet ile ilgilenmek, (3) din kardeşliğini öncelemek şeklinde açıkladı.

İsmail Lütfi hoca, konuşmasının başında İslâm medeniyet ve kültürünün,
– kaynak olarak vahye,
– inanç olarak tevhide,
– önderlik olarak risalete,
– beşerî ortam olarak ümmete,
– uygulama olarak sünnete,
– eylem olarak cihad ve hicrete,
– beşerî ilişkiler olarak uhuvvet ve kardeşliğe dayandığını bildirdi.

“Bilesiniz ki yaratmak da yönetmek de Allah’a aittir” mealindeki A’râf Sûresinin 54. âyetini hatırlatan Prof. Çakan, bazılarının “Yaratmak tamam da yönetme işini bize bırak ya Rabbi” dercesine bir tutum içinde olduklarını, laikler ve İslâm dışı düşünce sistemleri ile aramızdaki temel farkın buradan kaynaklandığını söyledi.

Prof. Çakan, daha sonra özetle şu hususları hatırlattı:

  • Peygamberler, İlâhî iradenin ve mükellef hayatına yönelik müdahalenin temsilcisidirler.
  • Peygamber, vahyi geldiği gibi tebliğ etti. Sonra ihtiyaca göre sözlü, fiili veya onay şeklindeki açıklamaları ile beyan etti.
  • Onun İslâmı yaşama biçiminin adı sünnet, sünnetin belgeleri de hadis-i şeriflerdir.
  • İslâmiyet akıl dini değil, vahiy dinidir. Aklın görevi, vahyi anlamak ve yorumlamaktır.
  • Sünnet, İlâhî iradenin nasıl yaşanacağını göstermenin yoludur.
  • İçinde bulunmakla müşerref olduğumuz ümmet-i Muhammed, Kur’an-ı Kerim ekseninde, sünnet-i Muhammed ile inşa edilmiş sosyal bir yapı ve gerçekliktir. Ümmet-i Muhammed, sünnet-i Muhammed ile var olmuştur.
  • Sünnet ve ümmet kavramları ikiz kardeşler gibidir, birbirinin yokluğunu kaldıramazlar. Ümmet de sünnet de Peygamber efendimizin iki emanetidir.
  • Ümmet dini sağlıklı yaşayabilmek için, sünnet-i Muhammed üzere yaşamayı yegâne ölçü bilmelidir.
  • Müslümanlar ya da cemaatler, İslâmı yaşarken sünnette arttırma da eksiltme de yapamazlar.
  • “Ne kadar Müslümanız?” sorusunun cevabı, “Sünnetteki uygulamalara ne kadar uyuyorsak o kadar Müslümanız” olacaktır.
  • Kadı İyaz “Peygamber mü’minlere kendi öz canlarından daha ileri gelir”mealindeki Ahzab sûresinin altıncı âyetine bazı müfessirler in “Peygamberin sünnetine uymak, kendi görüşüne göre amel etmekten önceliklidir” şeklinde mana verdiğini söylemiştir.
  • İlim tahsil eden gençlerimize hedef olarak peygamber varisliğini hedef olarak göstermek gerekir. Küçük hedeflerle büyük sonuçlara ulaşılmaz. Muhammed Hamidullah gibi sözü senet olan âlimler yetişirmeliyiz. Kitap ve Sünnet çizgisini ortaya koyacak babayiğitlere ihtiyacımız var. Yetişen insanımızı, ümmetin adamı olacak şekilde yetiştirmek lâzım.
  • Müslüman, varsa Resulullahın farklı uygulamaları içinden hangisini tercih edeceğini düşünülebilir. Yoksa Resulullah herhangi bir konuda hüküm verdikten sonra onun sünneti dışında bir arayışı olamaz.
  • Kitap ve sünnetin ruhsat verdiği şeyden kaçınmak, büyük günahlardandır. Zira burada kendini Peygamberden daha müttaki görme şeklinde bir haddinibilmezlik sözkonusudur.
  • “Efendimiz böyle söylemez” demek hâşâ Resulullaha görev biçmektir, kimsenin haddi değildir.
  • Dünya yüzünde yaşayan herkesin İslâmiyeti tanıma hakkı vardır, tanıtma vazifesi de bugün yaşayan Müslümanların üzerinedir. Ümmetin elçiliği dönemindeyiz. Ama götürürken Kitap ve Sünneti öncelemek gerekir.
  • Ümmet-i Muhammed ile ilgilenmeyen ümmet-i Muhammedden değildir.
  • Dünyanın neresinde “Lâ ilâhe illâllah Muhammedün Resulullah” diyen varsa din kardeşimizdir. Önceliğimiz pirdaş kazanmak değil, dindaş kazanmaktır. Din kardeşliğini en öne koymamız lâzımdır.